TC-Linguistics1-Language: About, Origin and Properties
LINGUISTICS
Merhaba, muis English'e hoş geldin.
ÖABT İngilizce kapsamındaki dört temel dersten biri olan Linguistics, dilin yapısal ve anlamsal incelemesini yapan bir bilim dalıdır. Bu dersi 17 üniteye ayırabiliriz. Podcastin bu bölümünde ilk üç üniteyi inceleyeceğiz.
Öncelikle dilin geçmişinden, aşamalarından ve özelliklerinden bahsedeceğiz. Ardından sesten anlamlı bir cümleye kadar uzanan üretim aşamaları üzerinde duracağız. Dilin beyin ile olan ilişkisini de konuştuktan sonra dil ediniminden ve dilin tarihinden söz edeceğiz. Sonra ise dile sosyolojik bir pencereden bakacak, dilin kaynaklarını keşfedecek ve dilin özelliklerinden bahsederek bölümü tamamlayacağız.
Ünite 1 - Dil
Dil, en basit haliyle bir iletişim sistemidir. Bu sistem sesli, yazılı ve işaret dili olarak ayrılabilir.Bu sistemlerin her biri çeşitli seslerden, işaretlerden ve jest-mimiklerden oluşur. Bu sistemler linguists (dilbilimciler) tarafından incelenir. Bu incelemenin bilimsel çalışmasına linguistics, yani dil bilim denir.
1-Linguistic Knowledge
Linguistic Knowledge bizim daha önce hiç duymadığımız ifadeleri dile getirme ve anlama becerimizdir. Bu yaratıcı araç sayesinde sonsuz sayıda sesler, kelimeler, cümleler üretmemiz mümkündür. Bu "knowledge"ı yani "bilinci" bir kaç kategoriye ayırabilir.
Örneğin "Knowledge of Sounds". Daha önce hiç duymadığımız bir dille ilk karşılaştığımızda onu bölümlere ayırmamız mümkün olabilir. Mesela cümlenin nerede başlayıp nerede bittiğini fark etmemiz mümkündür.
Bir diğer kategorimiz ise "Knowledge of Words". Dildeki kelimelerin en temel özelliği "arbitrary" olmasıdır. Örneğin "kapı" kelimesi ile bir kapının hiçbir ilişkisi yoktur. Herhangi bir ses ve biçim benzerliği yoktur. Kelime gelişigüzel oluşmuştur. Tabi buna "onomatopoeic" kelimeler, yani "pat, güm, şırıltı" gibi yansıma kelimeler dahil değildir. Biz "göz" kelimesinin anlamını biliriz. "-lık, -luk" gibi eklerle "gözlük" kelimesini türetebileceğimizi de biliriz. Small units dediğimiz küçük yapıların bir araya gelip yeni formlar üretmesine "knowledge of words" deriz.
Gelelim diğer kategorimize: "Knowledge of Sentences and Non-Sentences".
Noam Chomsky linguistic competence ve linguistic performance adını verdiği iki terim üretmiştir. Doğuştan gelen bir özellikle dilin kurallarını biliriz. Daha doğrusu dilin organizasyonunu nasıl yapacağımızı ve linguistic unitleri nasıl oluşturacağımızı biliriz. Beynimizde yer alan, göremediğimiz; dil kurallarının genel bilgisini içeren bu yapıya linguistic competence deriz. Linguistic Performance ise adından da anlayacağınız üzere bu kuralların kullanımıdır. Linguistic unitleri anlama ve üretme aşamasında kullandığımız bu bilince "linguistic performance" adını vermiştir Chomsky.
Chomsky'den yaklaşık elli yıl öncesinde, İsveç dil bilimci Ferdinand de Saussure buna benzer olarak "langue" ve "parole" kavramlarını öne sürmüştü. Parole, performance gibi etkileşimin gerçekleşmesine verilen addır. Langue ise bir bakıma competence ifadesiyle örtüşür. Çünkü her iki kavramda da dilin kuralları yer alır ancak Chomsky dilin doğuştan olduğunu söylerken Saussure dili topluma dayandırır.
[geçiş]
Şimdi gelelim Linguistics'in amacına. Linguistics competence ya da performance bölümlerine odaklanmasına göre Micro-linguistics ve Macro-Linguistics olarak ikiye ayrılabilir. Micro-Linguistics competence ile ilgilenir. Yani syntax, morphology ya da phonology gibi alt birimlere odaklanır. Macro-Linguistics ise performance üzerine durur ve psycholinguistics ve applied linguistics gibi alt dallara ayrılır.
Dil bilimciler Chomsky'nin çalışmalarını kabul etmişlerdir. Yani "language is inborn" diyebiliriz. Dilin doğuştan geldiğini kabul etmek kendisiyle birlikte Universal Grammar dediğimiz bir kavramı da getirir. İnsanlar doğduktan sonra bulundukları ortamda konuşulan dilin grammar kurallarını benimsemeye başlar. Türkçe konuşulan bir ortamda doğan bebeğin grammar bilgisi Türkçe dil bilgisi çerçevesinde gelişir. Bir süre sonra bu bebek Fransızca konuşulan bir yere taşınırsa bu defa Fransızca grammar kurallarını edinmeye başlar. Universal Grammar sorusu ÖSYM tarafından "What is the term used to refer to the rule inventory which involves all the spesific grammar of languages in the world..." şeklinde sorulmuştur.
Sign Language, işaret dili bu yapıyı daha iyi açıklar. İşaret dili duyma yetisi olmayan bireylerde doğal olarak gelişir. Bilmeyenler tarafından ayırt edilmesi zor olsada her dilin işaret dili birbirinden farklıdır. Hatta bir British English speaker ile American English speaker birbirini anlarken, British Sign Language user American Sign Language user'ı anlayamaz.
[geçiş]
Şimdi de Culture and Language ilişkisini ele alalım;
Bir toplumun birikimine kültür deriz. Dil, kültürün tartışmasız en önemli parçalarından birisidir. Cultural Transmission dediğimiz kültür öğelerinin nesilden nesile aktarımı dil ile gerçekleşir. Kelimelerin anlamları kültür tarafından şekillenir. Bu kısımda iki alt başlık üzerinde durabiliriz.
1-Category
Dilimizin ait olduğu kültürün oluşturduğu kelime gruplarına "category" diyebiliriz. "Okul" kelimesi deyince aklımıza gelen şemaları kültürümüz belirler.
Bu bağlamda, örnek verecek olursa Orta Doğu toplumlarında "saygı"yı ifade eden pek çok kelime bulmak mümkündür. Başka bir örnek olarak gelişmiş akrabalık kültürü sebebiyle Türkçe'de teyze, hala, yenge gibi kelimelerin karşılığı "aunt" ile karşılaştırılınca sayıca daha fazladır.
2-Sapir and Whord Hypothesis
Bu hipoteze göre bireyin fikirleri ve davranışları kullandığı dile göre şekillenir. Hipotezin öne çıkan ve tartışılan noktalarını hatırlamak önemli olabilir. Çünkü ÖSYM zaman zaman bu başlığa göz kırpar.
Güçlü Versiyon, diğer bir deyişle Linguistic Determinism
Bu teoriye göre dil düşünce yapımızı şekillendirir.
Zayıf Versiyon, yani Linguistic Relativity
Bu teori ise deneyimlerimizin dili şekillendirdiğini ifade eder. Karın çok olduğu bölgelerde karın şekli, yağışı ya da ilgili diğer kategorileri ile ilgili pek çok kelime olması mümkündür. Karın çok az olduğu bölgelerde ise kar sadece kardır.
Teorilerin Strong-Weak olan isimleri sizi şaşırtmasın. Weak Version, yani Linguistic Relativity dil bilim dünyasında çoğu fikirle örtüşür ve kabul edilir. Aksi şekilde Strong Versin-Linguistic Determinism ise çok ağır eleştiriler almıştır. Bu eleştirilerin başında dilin "translatability" özelliğidir. Bazı ifadeler sadece bir dile ait olsaydı, bunun çevirisinin yapılmasının mümkün olmaması gerekirdi.
[geçiş]
Şimdi gelelim Macro-Linguistics'in temel bölümlerine. Bu alt birimleri isimlerinden yola çıkarak tanımamız mümkün. Yine de ipucu vermekte cimrilik yapan bazı alt dallar olabilir. Lütfen bu listeyi mutlaka iyice öğrenmiş olun. ÖSYM'nin sevdiği bir noktadır. Tabloya muisenglish instagram sayfasından ya da muisenglish.blogspot.com adresinden de ulaşabilirsiniz.
Psycholinguistic: Dilin edinimi, üretimi ve kullanımı esnasında çalışan mental süreci inceler. Zeka, endişe, motivasyon gibi psikolojik etkiler üzerinde durur.
Sociolinguistic: Toplumun dil üzerindeki etkisi üzerinde çalışır.
Stylistics: Language devices dediğimiz edebi ya da tanımlayıcı stiller üzerinde çalışır.
Historical Linguistics: Diğer adıyla "diachronic linguistics" dilin zamanla geçirdiği değişimleri inceler.
Anthropological Linguistics: Dil ve kültür arasındaki ilişkiye odaklanır. Sapir and Whorf Hypothesis bu alanla ilgilidir.
Cumputational Linguistics: Artificial Intelligence üzerine çalışan bu dal dilin modellenmesine odaklanır.
Neurolinguistics: Dil olaylarının insan beyninde yer alan nöral mekanizmaya etkilerini inceler.
Evolutinary Linguistics: Dilin gelişimine evrimsel bir pencereden bakar.
Forensic Linguistic: Bana göre en ilginç alt birimdir. Adli, yasal, yasama dilinin anlaşılması üzerine çalışır.
Clinical Linguistic: Dili klinik ortamda inceler.
What is Language başlığından bu kadar. Şimdi Origins of Language başlığına geçebiliriz.
Ünite 2 - Dilin Kökenleri
"Dilin kaynağı nedir?" sorusu bilim insanlarını epey uğraştırmıştır. Bu kaynağı açıklamak için pek çok farklı yöntem denenmiş ve ortaya farklı yanıtlar çıkmıştır. Öyle ki Society of Paris sonunda bilimsel metodu korumak adına dilin kökeni ile ilgili tartışmaları yasaklamış. Bu başlıkta öne çıkan altı kaynağı gözden geçireceğiz.
1-Divine Source
Bu görüşe göre dil Tanrı tarafından verilen bir armağan olarak kabul edilir. Her din ve kültür kendince inandığı gücün dil becerisini kendilerine sunduğunu savunur.
2-Social Interaction Source
"Yo-he-ho Theory" olarak da adlandırılan bu görüş dilin ses temelli olduğunu iddia eder. Bu fikre göre gruplar halinde yaşayan insanlar çeşitli eylemler için guruldanma, sızlanma, mırıldanma yoluyla bazı sesler türetmiştir. Örneğin Türk denizciler için "hoop!" sesi "kaldır" anlamında kullanılabilir. İşte bu fikre göre birlikte hareket etmek zorunda kalan insanlar böyle böyle dil becerisi geliştirmiştir.
3-Natural Sound Source
Bu da ses temelli bir görüştür. İnsanların doğadaki sesleri taklit ederek "onomatopoeic" yani "yansıma" yoluyla kelimeler türetmeye başladığı kabul edilir. Dillerde çok az yansıma kelime bulunması ve bu kelimelerinde sadece belli başlı somut kavramları ifade etmesi sebebiyle oldukça ciddi eleştiriler alan bir görüştür.
4- Physical Adaptation Source
Bu, evrimsel süreci odağına alan bir görüştür. İnsanın evrimleşme sürecinde uğradı değişimler sayesinde diğer canlılardan çok daha farklı dil, diş, dudak yapısına sahip olmasıyla birlikte dil becerisinin ortaya çıktığını düşünür. Tabi burada "monogenesis" ve "polygenesis" kavramlarını da bilmek önemli olabilir. Monogenesis dilin tek bir ataya sahip olup o şekilde evrimleştiğini kabul eder. Polygenesis ise dilin birden çok ayrı ayrı kök dile sahip olduğunu kabul eder.
5-Tool Making Source
İlerleyen derslerde bahsedeceğimiz beyin ve dil ilişkisi konularında "lateralized" kavramını tekrar göreceğiz. Burada da kısaca bahsetmek gerekirse beynin sağ ve sol iki ayrı bölümden oluşması özelliğine "lateralized" diyoruz. Sağ kısmı fiziksel aktiviteler için kullanırken sol kısmı ise mental aktiviteler için kullanırız. İnsanların alet yapma ihtiyacı için sağ kısım devreye girmiştir. Tabi aleti yapmak için nasıl yapacağımızı da düşünmek gerekmiştir ve devreye sol kısım da girmiştir. Bu şekilde beynin sol kısmı gelişme göstermiş ve dil becerisi de mental bir aktivite olduğu için bu becerimiz de gelişmiştir.
Aynı kaynağa dayanan başka bir fikir ise şudur: İnsanlar alet yapmaya başlayınca ellerini ve kollarını kullanmayı öğrenmiş ve bunu jest-mimik yoluyla iletişim kurmak için de kullanmıştır.
6-Genetic Source
Duyma yetisi olmadan doğan çocuklarda görülen ve dışarıdan öğrenme olmadan kendi kendilerine işaret dili geliştirmesi bilim insanlarını farklı bir fikre yönlendirmiştir. Genetik! Tamamen doğuştan, genetik olarak insanların dil aygıtıyla doğdunu savunan bu görüş insanların bu sayede kompleks bir işlem olan dili kullandığını savunur.
Tüm bunların dışında ilginç isimleri olan ve çevreyi taklit ederek dilin ortaya çıktığını savunan bazı görüşler de vardır. Şimdi kısaca bunlara bakalım;
-Pooh-Pooh: İnsanların acı, korku gibi çeşitli dış etkilere verdiği refleks sesleri dilin kaynağı olarak görür.
-Bow-Wow: Kelimelerin hayvan seslerinin taklidiyle ortaya çıktığını kabul eder.
-Yo-He-Ho: Social Interaction Source başlığında bahsettiğimiz gibi, birlikte hareket eden insanların iletişim zorunluluğu ile dil ortaya çıkmıştır.
-Ding-Dong: İnsanların "explosion" için "boom, "thunder" için "crash" kelimelerini kullanmaya başlamasıyla dilin ortaya çıktığını kabul eder.
-La-La: Konuşmanın aşktan, şiirden ve şarkılardan ilham alınarak ortaya çıktığını savunur.
-Ta-Ta: Bazı hareketleri dil ile taklit etmekle dilin ortaya çıktığını savunur. Mesela el sallamayı taklit etmek için "taa-taa" demek gibi.
İkinci üniteyi de böylece tamamladık. Son olarak üçüncü üniteden bahsedelim.
Ünite-3 Properties of Language
Sınavda sık sık sorulan bir başlıktayız. Bu kısmı özellikle çalışmanızı tavsiye ediyorum çünkü yine sorulabilir. Charless Hockett dilin 13 özelliğini çizmiştir. Bugün dil bilimciler bunların yedi tanesi üzerinde özellikle durmuştur. Şimdi bu yedi özelliği anlatalım;
1-Displacement: Konuşurken sadece konuşma anından değil, geçmişten ya da gelecekten de bahsedebiliriz. Yani anlattığımız olay zaman çizgisinin hangi "place"inde yer alırsa alsın, onu aktarmamız mümkündür.
2-Reflexivity: Dili anlatırken yine dili kullanmamız, dilin kendi kendini yansıtması, reflexivity özelliğidir.
3-Arbitrariness: Kelimelerin karşıladığı kavramlarla bir ilişkisi yoktur. Onomatopoeic kelimeleri saymazsak, örneğin "kitap" kelimesi ile "kitap" nesnesinin mantıksal ya da fiziksel bir benzerliği yoktur.
4-Productivity: Bu biri kelimeyi yoktan var etmek anlamında kullanılan bir özellik değildir. Productivity küçük birimleri bir araya getirebilme özelliğidir. Yani"göz" kelimesine "-lük" eki getirierek "gözlük" kelimesini türetmektir.
5-Discreteness: Bir kedinin çıkardığı "miyav" sesini bölümlere ayıramayız. Fakat "tip" kelimesini seslere "t, i, p" seslerine ayırmamız mümkündür. Hatta bu sesleri "pit" kelimesi için tekrar bir araya getirebiliriz. İşte bu dilin "discreteness" özelliğidir.
6-Cultural Transmission: Dilin nesiller arası kültür yoluyla aktarımına Cultural Transmission deriz.
7-Duality: Bildiğimiz gibi dilin bir mental boyutu, bir de fiziksel boyutu vardır. Konuşma esnasında sesler çıkarabilmemiz fiziksel bir olaydır. Bu sesleri anlamlı bir bütün oluşturması için bir araya getirmek ise mental bir etkinliktir. İşte bu iki etkinliği bir arada kullanabilmek dilin "duality" özelliğini ortaya çıkarır.
İlk ünitede temel olarak dilden bahsettik. Langue, parole, micro and macro linguistic gibi kavramları öğrendik. İkinci ünite ile dilin nasıl ortaya çıkmış olabileceği üzerine sorulan sorulara verilen cevapları inceledik. Son olarak da dilin yedi temel özelliğini konuştuk. Bu bölümden şimdilik bu kadar. Diğer bölümde tekrar görüşmek üzere.
Bölümü Dinle: Spotify - Apple - Google
Bölümü İzle: Youtube
Yorumlar
Yorum Gönder